Bilgisizce denenen ve kullanılan hemen hemen herşey kullanıcısına ve diğer ilgililere zarar ve üzüntü veriyor. Daha önce yakından tanımadığı veya hiç bilmediği olaylarla karşılaşan insanlar öylesine
tereddütler yaşıyor ve öylesine hatalar yapıyorlar ki, keşke diyebilecek şansı bile bazen bulamıyorlar.
Yeryüzünün, hemen tüm değişik bölgelerindeki insanlar, çok önemli bir konuda, geçmiş dönemlere
göre son derece bilgisiz ve deneyimsiz kalmış durumdalar. Bizler savaşın dehşetini, zorluğunu ve kural
tanımazlığını gerçek yüzü ile tahmin bile edemiyoruz. Bu ise, hepimizin belki de en zayıf noktası.
Günümüz insanının, para kazanabilmesi, mesleğini ya da işini yapabilmesi, ailesi ile yaşıyabilmesi ve
kendisine güven duyabilmesi için dövüş sanatını, silahları ve şiddeti öğrenmesine ihtiyacı yok. Kendi
halinde, son derece insancıl, yaşamı boyunca hiç kavga bile etmemiş bir insanı; türlü tehlikelere ve
zararlı kişilere karşı koruyan kanunlar, kurumlar ve gelenekler pek çok toplumda mevcut. Ancak, bu
koruyucular, yaşamla ilgili kuralların uygulanabildiği zaman ve mekanlarda geçerli.Bazen, insanları
tehlikelerden koruyan koruyucuları yokeden kişi veya olaylar bir anda çevremizi ya da ülkemizi
sarabiliyor. Bunun en belirgin ve acı örneği savaşlar. İnsanlar sağlıkları, ekonomik durumları ve daha
iyi bir yaşam sürebilmeleri için çeşitli güvenceler, sigortalar düşünüp yaratırlarken, savaşı, ne yazık ki
en uzak ihtimal olarak düşünmekteler.
Savaşa, askeri olarak hazır olmak elbette ki silahlı kuvvtlerin görevidir. Sivil savunma, ilk yardım ve
moral olarak hazır olmak ise vatandaşlara düşmektedir. Bireylere bu bilgi ve eğitim devlet tarafından
verilmelidir. 10-20 yıl öncesinde aklımıza bile getirmediğimiz ülkeler ve onların tatlı, barış dolu
insanları bugün dehşetli bir savaşın içindeler ve öncelikle yaşayabilmek için çaba harcamaktalar. Tüm
dünya insanlarının dikkatlerini yoğunlaştırmaları ve özen göstermeleri gereken çok acı gerçek bu.
Birgün, aklımıza gelen tüm ülkeler için, koruyucu kalkanlar yokolabilir. Herbirisi, geçmişte olduğu
gibi, kendilerini bir anda kontrol edilemez bir ateşin, dehşetin içinde bulabilirler. İşte o zaman, gerçekte
savaşanın yalnızca askerler olmadığını, ölenin, öldürülenin, acı çekenin, dehşet anlarını yaşayanların
bizler gibi insanlar olduğunu anlıyabilirler.
Dilerim hiç yaşamayız, ancak, birgün ülkemizi anlamlı ya da anlamsız bir savaşın içinde
bulabileceğimizi çok ufak bir ihtimal olarak düşünüyorsak, sadece askerlerimizin değil, tüm
insanlarımızın ona hazır olmasını temin etmek bugünden görevimiz olmalı.